Bilim Dünyasının Gözleri, Türkiye’nin Tehdit Altındaki Zengin Doğasına Çevrildi...


Ülkemizin zengin doğasını, yaban hayatını, çevre sorunlarını ve doğa koruma gerekliliklerini değerlendiren en kapsamlı ve güncel bilimsel makale, saygın doğa koruma bilim dergisi Biological Conservation’da yayınlandı...
 

Başyazarlığını KuzeyDoğa Derneği Başkanı ve Utah Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu’nun yaptığı ve 11 üniversiteden konusunda uzman 13 bilim insanının iki yıl boyunca emek verdiği “Turkey’s Globally Important Biodiversity in Crisis - Türkiye’nin Küresel Ölçekte Önemli Biyolojik Çeşitliliği Krizde” makalesi, saygın doğa koruma bilim dergisi Biological Conservation’ın Aralık 2011 sayısında yayınlandı. 21,000 kelime ve 247 referanstan oluşan çok kapsamlı ve güncel bu makale, gerek ülkemizin dünya çapındaki biyolojik çeşitliliğini tek bir yayında özetlemesi, gerek şu an Türkiye’nin doğasını tehdit eden güncel sorunları irdelemesi ve gerekse Türkiye’de doğa koruma için bir acil eylem planı oluşturması açısından büyük bir kitleye hitap ediyor. Makale, bilim insanlarının yararlanabileceği önemli bir akademik referans olmanın yanı sıra, öğrencilerden yöneticilere, ilgili vatandaşlardan devletin farklı birimlerindeki karar vericilere kadar uzanan çok geniş bir hedef kitleye Türkiye’nin biyolojik çeşitliliği, yaşam alanları (habitatları), yaban hayatı, çevre sorunları ve doğa koruma ihtiyaçları ile ilgili kritik bilgiler, kaynaklar ve çözüm önerileri sunuyor.

Dünyanın üç biyolojik çeşitlilik sıcak noktasının (Akdeniz, Kafkas ve İran-Turan) yüzölçümünün hemen hepsini kapladığı tek ülke konumundaki Türkiye’nin dünya çapındaki bitki, memeli, kuş, böcek, kelebek, sürüngen, amfibi, balık, vb. çeşitliliğini ortaya koyan makale, özellikle de son yıllarda hızla artan ağır doğa ve yaban hayatı tahribatının sebeplerine de odaklanıyor. Doğal alanların yok edilmesi, korunan alanların azlığı, kötüye giden çevre politikası, kontrolsüz yapılaşma, yanlış su politikaları, baraj ve hidroelektrik santral inşaatları,  sulak alanların kurutulması, erozyon, kirlilik, aşırı otlatma, orman yangınları, istilacı türler, küresel iklim değişikliği, kaçak avcılık ve diğer çevresel tehditler detaylı bir şekilde anlatılıyor. Biyolojik çeşitliliğin korunmasında Türkiye’nin dünyada 163 ülke arasında 140. seçildiğine, korunan alanlarımızın dünya ortalamasının çok altında olduğuna, doğa korumada ülkemizin hak ettiği seviyeye gelmesi için halk ve devletin yapması gerekenlere ve sivil toplum kuruluşlarının doğa koruma mücadelesine de yer veriyor. Özet olarak bu önemli yayın, Türkiye’nin dünya çapındaki biyolojik çeşitliliğini genel hatlarıyla tanıtmayı, daha fazla araştırma gereken bölgeleri ve canlı gruplarını tespit etmeyi, doğal zenginliğimizi tehdit eden faktörleri özetlemeyi ve de Türkiye’de doğa korumanın hak ettiği seviyeye gelmesi için acilen yapılması gerekenleri vurgulamayı amaçlıyor. Bu nedenlerden dolayı da, Türkiye’nin doğasıyla, yaban hayatıyla ve doğasının korunmasıyla ilgilenen herkes için kapsamlı ve güncel bir kaynak oluşturuyor.



TABİAT ANA

Tabiat hepimizi bir ana gibi bağrına basmış; üstündeki canlı, cansız hiç bir varlığı bir evlat misali birbirinden ayırmadan hem de her birine ayrı bir güzellik katarak, öylesine muhteşem öylesine görkemli...
Mücadelesini verdiğimiz yaşam büyük balığın küçük balığı tuttuğu bir sahnenin; oyuncuları farklı, rolleri birbirine benzer bir piyesi aslında değil mi? Başrolünde bazen insan, bazen hayvan bazen de bize hükmeden tabiatın ta kendisi; hava, güneş, dağ, taş, deniz, toprak gibi cana can veren, cana can katan varlıklar.

Tabiatımızı ne de güzel yaratmış yaratan; büyüklüğü, yıkılmazlığı, erişilmezliği, gücü simgeleyen dağlarımız, yaşam kaynağımız aydınlığımız güneş, bizi üstünden geçindiren ve geri dönüşümüz olan toprak, pek çok canlının yaşadığı ayrı bir merkez olan insanın geçim kaynağı, görüntüsü şiirlere konu olan denizler vs. daha sayamadığım pek çok güzelllik...


Bir paylaşım aslında tabiat ve insan arasındaki...bir alışveriş gibi. 


Ama tabiatımız; tabiatı kötü insanlar tarafından bozulmakta ne yazık ki. İnsan kendi bindiği dalı keser mi? İşte insanoğlu kesiyor hem de hiç acımadan kesiyor. 


Bir şeyler yapılırken birşeyler hep bozuluyor. Böyle mi olması gerek? Kocaman hayır. 


Gittikçe artan nüfus artışı nedeniyle doğamıza yapılan en büyük kötülük biz insanlardan geliyor. Yeni yerleşim yerleri kurmak, çığ gibi büyüyen ulaşım sorununa çözüm bulmak adına dağların yıkılması, derin kazılan yol çalışmaları nedeniyle katledilen pek çok canlı... 


Bizim evin yakınında bir park var. Daha ağaçları yeni yeni yeni gölge yapmaya başlamıştı. Annelerin küçük çocuklarını götürdüğü, oynattığı, gençlerin temiz havayı soluduğu, top oynadığı, büyüklerin çay yudumladığı bir park... şimdilerde yıkılma kararı alınmış. Neden mi? Tamam amacı çok güzel okul yapılacakmış ama neden başka bir yer değil. Çocuk yetiştirmek ne kadar zor ve zaman alıyorsa, bu ağaçlarda böyle zor büyüdüler. Hepsi ölmeyecek mi? duygusal düşündüğümü sanmıyorum. Çünkü onlar da bir can, bize nefes oluyorlar. 


Ne yazık ki insanın faydasına olan her şey insan tarafından tüketilmeye çalışılıyor. Hele denizlerimiz... kenarlarında kurulan yerleşim merkezleri, sanayi tesisleri arttıkça kirlilik de bir o kadar artıyor. Gemilerin verdiği zararlar saymakla bitiremiyorum. Balıklarımız pek çok su ürünümüz ölüyor. 


İnsanı insan yapan değerlerimizi, örnek insan özelliklerinden doğruluk, dürüstlük, merhamet, mertlik vb. davranışlarımızı, başka hiç bir canlıda olmayan aklımızı bilincimizi iyi ve güzele kullanmak, aksini yapanları uyarmak hepimizin bir borcu aslında..

Sesimizi duyurmalıyız ki, doğa bizi kucaklasın,

Aysel AKSÜMER

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.