Kütüphane
Belli bir sisteme göre tasnif edilen kitap ve benzeri materyallerin toplandığı, saklandığı, okuyucu ve araştırmacıların istifadesine sunulduğu yer. Farsçada ev manasına gelen “hane” ile Arapçada kitaplar manasına gelen “kütüb” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen “hane-i kütüb” (kitaplar evi) isim tamlamasındaki tamlama “i”sinin düşmesi ve kelimelerin yer değiştirerek birleşmesinden meydana gelmiş, Kütüphane şeklinde söylenen birleşik bir isimdir. Günümüzde yeni ilmi materyallerin çeşitlenip çoğalması neticesinde ortaya çıkan, süreli yayın, grafik, sesli ve görüntülü yayınların meydana getirdiği koleksiyonlardan meydana gelen kütüphaneler de bulunmaktadır.
Bir fikir gayretinin sonucu olarak yazılmış eserleri korumak, toplamak, organize etmek, onları insanların faydalanmasına hazır hale getirmek için kurulmuş olan kütüphaneler, yapılmış ve yapılacak olan ilmi araştırmaları, zamanımızda ve gelecekteki araştırıcıların istifadesine en ucuz en çabuk ve kolay şekilde sunulmasını sağlar. Kütüphaneler eğitim ve öğretime de yardımcı olurlar.
İlkokuldan üniversite bitinceye kadar çeşitli okullarda okuyan öğrenciler, öğrencilerin yetişmesinde emek sarf eden öğretmenler ve ilmi ve teknik gelişmeleri takib eden kimseler de kütüphanelerden faydalanmaktadır.
Kütüphanelerin varlığı insanlık tarihi kadar eskidir. Çünkü ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem aleyhisselama Allahü teala emir ve yasaklarını bildirmek için kitap göndermiştir. Hazret-i Âdem’den sonraki bazı peygamberlere de kitaplar göndermiştir. Zamanla kitapların korunması, saklanması için kütüphaneler kurulmuştur. Asur, Babil ve Hitit medeniyetlerinden günümüze ulaşan ve yazı yazmak için kullanılan kil tabletler çok eski devirlerdeki kitap ve kütüphanecilikle ilgili bilgi vermektedir. Kütüphaneyle ilgili olarak yapılan araştırmalar ve kazılarda elde edilen bilgiler M.Ö. 2400 yıllarına kadar uzanmaktadır. Asur Devleti Hükümdarı Asurbanipal tarafından M.Ö. 625 yılında kurulan Ninova Kütüphanesi bilinen en eski kütüphanedir. Yapılan kazılar neticesinde elde edilen ve bu kütüphanede bulunan çivi yazısıyla yazılmış kil tabletlerden 20.000 kadarı bugün İngiltere’deki British Museum koleksiyonları arasında yer almaktadır. Son zamanlarda Irak’ta yapılan kazılar, Nippur civarında Milattan 3000 sene öncesine ait olduğu tahmin edilen zengin bir kütüphanenin enkazını ortaya çıkarmıştır. Mısır Hükümdarı S.Ptolemeus tarafından M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısında kurulmuş olan İskenderiyye Kütüphanesi devrinin en büyük kütüphanesidir. Bu kütüphanede 700.000’e yakın papirus tomarıyla porşömen bulunuyordu. Sezar’ın M.Ö. 47’de İskenderiye’yi işgali sırasında büyük ölçüde zarar gören kütüphane M.S. 391 senesinde Mısır piskoposunun emriyle tamamen ortadan kaldırılmıştır.
M.Ö. 165’te kurulmuş olan Pergamon (Bergama) Kütüphanesi, Roma’daki Bibliotheca Ulphia ve M.S. 355’te Büyük Konstantin (Constantinus-I)in (İstanbul’da kurduğu imparatorluk kütüphaneleri ilk çağların önemli kütüphaneleri arasında yer almaktadır. Ortaçağ’da manastırlarda kitap sayısı 1000’i geçmeyen küçük kütüphaneler kuruldu.
Daha önce Çinliler tarafından keşfedilen matbaa, Türkler ve Müslüman Araplar tarafından geliştirilerek kullanıldı. On beşinci yüzyıldan itibaren Avrupa’da birtakım ilmi ve teknik gelişmeler başlayınca Endülüslü Müslümanlardan matbaayı alan ve bazı baskı teknikleri geliştiren Avrupalılar kitap basımına önem verdiler. Bu sebeple kütüphaneler de yaygınlaştı. 17. ve 18. yüzyılda büyüyen özel koleksiyonlar Fransa’da Bibliotheque National, İngiltere’de British Museum, ABD’nin Washington şehrinde Kongre Kütüphanesi (Library Of Congrers) gibi dünyanın en zengin kütüphaneleri ortaya çıktı. Moskova’daki Milli kütüphane hüviyetindeki Lenin Kütüphanesi ise 1917’de kuruldu. Diğer bazı ülkelerde de milli kütüphaneler ve üniversite kütüphaneleri kuruldu.
Bir fikir gayreti ve düşünce imalinin sonucu olarak yazılan kitapların korunduğu, insanların istifadesine sunulduğu yer olan kütüphanelerin İslam tarihinde büyük önemi vardır. Çünkü yüce dinimiz İslamiyet ilme ve alimlere çok önem vermiştir. Kur’an-ı kerimin Zümer suresi 9. ayetinde mealen; “De ki; hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ve Nahl suresi 43. ayetinde mealen; “Şayet bilmiyorsanız ilim ehline sorunuz.” buyrulmuştur. Sevgili Peygamberimiz de; “İlim ve hikmet müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın.” ve “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.” buyurmak suretiyle ilim öğrenmenin önemini işaret buyurmuştur. Bu emirler doğrultusunda hareket eden Müslümanlar, ilme, alime ve ilmin kaydedildiği kitaplara çok önem verdiler. Peygamberimizin vefatından hemen sonra Kur’an-ı kerim toplanarak kitap (mushaf) haline getirildi ve daha sonra çoğaltılarak çeşitli İslam memleketlerine dağıtıldı. Peygamber efendimizin hadis-i şerifleri toplanarak kitaplara yazıldı. Emeviler zamanında ilimler çeşitli kısımlara ayrılarak tasnif edildi. İslam tarihindeki ilk kütüphane de hazret-i Muaviye’nin halifeliği zamanında kuruldu. Abbasiler zamanında ise ilmi çalışmalara dini ilimler yanında felsefe, astronomi, geometri, tıp, kimya, tarih, coğrafya ilimleri de eklendi. Bu ilimlerle ilgili olarak yazılan binlerce kitap, ilk zamanlar alimlerin özel kütüphanelerinde korundu. Zamanla elinde kitap bulunmayan kimselerin de faydalanabilmesi için umumi kütüphaneler kuruldu. Abbasi Halifesi Harun Reşid Beytü’l-Hikme adlı bir kütüphane kurdu. O zamana kadar çeşitli ilimlerle ilgili yazılan, Arapçaya tercüme edilen ve fethedilen yerlerde ele geçirilen kitapları da bu kütüphaneye koydu. Halife Me’mun tercüme heyetleri kurarakArapça kitaplardan başka Yunanca, Süryanice, Farsça, Hintçe ve Kıptice yazılmış eserleri de toplattı. Kütüphaneyi personel ve kapasite yönüyle daha geniş düzeye getirip, mütercimler, müellifler (yazarlar) ve okuyucular için ayrı oturulacak yerler ve çalışma salonları tahsis ettirdi. Daha sonra Bağdat’ta şahıslar tarafından da birçok kütüphane kuruldu. Buna paralel olarak cami ve medreselerde kütüphanelere yer verildi. Ayrıca eserlerin vakfedilmesiyle vakıf kütüphaneleri ortaya çıktı. Hatta alim ve yazarlar eserlerinin birer nüshasını, isteyenlerin okuması için bulundukları şehrin veya mahallenin cami ve medreseleri bünyesindeki kütüphanelere bıraktılar.
Endülüs Emevi Devleti hükümdarları da ilme, alimlere ve kitaplara çok önem verdiler. Sultan İkinci Abdurrahman devlet bütçesinden tahsisat ayırarak alimleri teşvik edip, kıymetli kitaplar yazdırdı. İslam tarihinde emsali görülmemiş miktarda kitaplar toplatıp Kurtuba Sarayında kurduğu kütüphaneye yerleştirdi. Daha sonra gelen Endülüs Emevi hükümdarları zamanında da kütüphanelere çok önem verildi. Kitapların muhafazası ve kütüphanelerin idaresi için müdürler ve memurlar tayin edildi. Ülkenin en iyi ciltçilerini, sanatkarlarını ve tezhipçilerini saray kütüphanesinde vazifelendirdiler. Kitaplar ilimlere ve konulara göre tasnif edildi. Sadece saray kütüphanesindeki kitap mevcudunun dört yüz bin cilt olduğu kaynaklarda bildirilmiştir. Endülüs’ün diğer şehirlerinde de kütüphaneler kuruldu. Yalnız Gırnata’da yetmiş kadar umumi kütüphane vardı. Kurtuba Sarayı Kütüphanesindeki ve diğer kütüphanelerdeki kitapların bir kısmı Endülüs’e tecavüz eden Berberiler tarafından satıldı, geri kalanı ise İspanyolların eline geçti. Avrupa’da meydana gelen Rönesans hareketlerinde ve diğer ilmi gelişmelerde bu kitaplardan çok faydalandılar.
Mısır’da hakimiyet kuran Şii Fatımiler de pekçok para sarf ederek kitaplar yazdırdılar ve topladıkları binlerce kitapla kütüphaneler kurdular. Kahire’de kurulan Darü’l-Hikme bu kütüphanelerin en önemlisidir. Fatımi Devletini yıkıp Mısır’da iktidarı eline alan Selahaddin-i Eyyubi de yeni medreseler ve kütüphaneler yaptırarak İslamiyete hizmet etti. Bu kütüphanelerde bulunan üç milyon cilt kitap Haçlı seferlerinden sonra yağmalanarak tahrib edildi.
Mısır’da hüküm süren Memlukler devrinde de kitap yazma, kitap toplama ve kütüphane kurmaya önem verildi. Medrese ve camiyi yaptıran sultan bu müessesenin yanında çeşitli ilimlere dair kitapların yer aldığı bir kütüphane kurdu. Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ın veziri Nizamülmülk Nişabur, Bağdat ve diğer şehirlerde kurduğu medreselerin yanına ilim ehlinin istifade edebileceği kütüphaneler kurup, kitap yazdırmak ve temin etmek için her türlü imkanı seferber etti. Kendi adına Bağdat’ta kurduğu Nizamiyye Medresesinin yanına diğer sosyal tesislerle birlikte bir de kütüphane yaptırdı. Bu kütüphanede din ilimleri, astronomi, coğrafya, matematik, tıp, geometri ve tarihe dair binlerce cilt kitap topladı. Karahanlılar, Gazneliler, Timurlular, Babürlüler ve diğer Müslüman-Türk devletleriyle hanedanları da Türkistan ve Maveraünnehr’de önemli ilim merkezleri olan Buhara ve Taşkent gibi şehirlerde kütüphaneler kurdular. Bu kütüphanelere gerek devlet adamları, gerekse alimler tarafından binlerce cilt kitap vakfedildi. Anadolu Selçukluları zamanında Türkiye’de önemli kütüphaneler kuruldu. Diyarbakır (Âmid)daki Ulu Caminin bitişiğindeki kütüphanede 1.040.000 cilt kitabın mevcut olduğunu devrin tarihçileri yazmaktadır. Konya’da Altun Aba’nın İplikçi Medresesinde kurduğu iki kütüphanenin çalışması 1201 tarihli vakfiye ile tesbit edilmişti. Birçok ilim ehlinin faydalandığı Sadreddin-i Konevi Kütüphanesinden günümüze 100’e yakın eser gelebilmiştir. Erzurum’da Saltuklu, Diyarbakır ve Mardin’de Artuklu, Kastamonu’da Candaroğlu kütüphaneleri Beylikler döneminden kalan kütüphanelerdi.
Orta Asya’dan Endülüs’e (İspanya’ya) kadar olan İslam memleketlerinde kurulan kütüphanelerin pekçoğu Moğol istilası sırasında yok olmuştur. Moğol hükümdarı Hülagu Bağdat’ı istila ettiği zaman halife ve beraberindekileri idam ettirdi. Dört yüz binden fazla Müslümanı kılıçtan geçirtti. Asırlardan beri İslam alimlerinin büyük emek ve gayretler sarf ederek her ilme ve her fenne dair yazdıkları, cami ve medreselerin yanındaki kütüphanelerde ve umumi kütüphanelerde bulunan milyonlarca İslam kitabını yaktırdı veya Dicle Nehrine attırdı. İlim ve kültür merkezi olan güzel Bağdat harab oldu. Atılan kitaplar sebebiyle Dicle Nehri günlerce mürekkep renginde aktı. Tarihte yaşanan en büyük ilim ve kültür katliamı sebebiyle tek nüsha olan orijinal kitaplar zamanımıza kadar ulaşamadı.
Osmanlıların ilk dönemlerinde kütüphaneler cami, medrese, imaret ve tekke gibi hayır kurumlarının bünyesinde kuruldu. Daha sonra müstakil ve düzenli kütüphaneler kurularak ilim mirası sonraki nesillere nakledildi. Vakıflar tarafından kurulan bu kütüphanelerin idare ve hizmet verme şekilleri vakıf kurucuları tarafından hazırlanan vakfiyelerde tesbit edildi. Bu vakfiyelerde yalnız vakfedilen bina gelirleri ve kitap sayısı değil çalışacak elemanların özellikleri, kütüphanenin hizmet verme süresi, kataloglama ve denetim işlerinin nasıl yapılacağı, okuyuculara nasıl davranılacağı bile tesbit edilmişti.
Osmanlılar döneminde ilk kütüphane Osman Bey zamanında İznik’te, ikincisi ise Edirne’de Lala Şahin Paşa tarafından kuruldu. Yıldırım Bayezid Han zamanında Bursa’da Eyne Subaşı Medresesinin üst katında bir kütüphane ile Eyne Subaşının Balıkesir’de yaptırdığı medresede bir kütüphane kuruldu. Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u fethettikten sonra çeşitli imar faaliyetleri arasında önemli kütüphaneler yaptırdı. Ayasofya yakınında yaptırdığı ilk medresenin yanında halka açık bir kütüphane kurdurdu. Fatih Camii Külliyesi içinde yaptırdığı kütüphane, Zeyrek Camii Kütüphanesi, Eyüp Sultan Camii yanındaki kütüphaneler bu kütüphanelerin en meşhurlarıdır. Daha sonraki padişahlar tarafından İstanbul’un yanında Amasya, Edirne, Bursa, Manisa, Trabzon ve başka şehirlerde de kütüphaneler kuruldu. Topkapı Sarayı bünyesinde kurulan Saray Kütüphanesi, Ayasofya, Süleymaniye, Şehzadebaşı ve Bayezid kütüphaneleri zenginleştirilerek zamanımıza kadar gelmişlerdir.
Osmanlılar devrinde mimari açıdan müstakil bir binaya sahip olan ilk vakıf kütüphanesi Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından yaptırılan ve Köprülü Fazıl Mustafa Paşa tarafından vakfiyesi hazırlanarak tanzim edilen Köprülü Kütüphanesidir. Şehid Ali Paşa tarafından Vefa’da yaptırılan kütüphane, Âtıf Efendi tarafından Süleymaniye civarında yaptırılan Âtıf Efendi Kütüphanesi, Nuruosmaniye Kütüphanesi ve Koska’da Koca Ragıb Paşa tarafından kurulan Ragıb Paşa Kütüphanesi de belli başlı Osmanlı kütüphaneleridir.
Sultan İkinci Mahmud Han devrinde kurulan yeni kütüphanelerin, kitap vakıflarının yanında kütüphanelerin devlet tarafından kontrolünün ve düzenleme çalışmalarının yaygınlaştığı da görülmektedir. Bu devirde İstanbul’da kurulan kütüphanelerin çoğunluğu tekke kütüphaneleridir. Fatih Kütüphanesi, Çarşamba’daki Murad Molla Kütüphanesi, Sultan İkinci Mustafa’nın kızı Hadice Sultan tarafından Unkapanı’nda kurulan Şazeliyye Tekkesi Kütüphanesi, Galata Mevlevihanesi Kütüphanesi bu devirde kurulan kütüphanelerdendir. Sultan İkinci Mahmud Han Medine-i münevverede Mahmudiye adıyla bir kütüphane, Kıbrıs’ta Ayasofya Camiinde bir kütüphane kurdurdu. İlme, ilim adamlarına ve kitaba karşı aşırı merakı olan Sultan İkinci Abdülhamid Han İstanbul ve başka Osmanlı ülkelerindeki kütüphaneleri tertip ve tanzim ettirerek fihristler düzenletti. Yıldız Sarayındaki Çit Kasrını kütüphane olarak tahsis ettirerek zamanının çoğunu burada geçirdi. Mısır’daki dağınık kütüphaneler toplanarak bugünkü adıyla Darü’l-Kütübü’l-Mısrıyye diye bilinen Hidiv Kütüphanesi meydana getirildi.
1882’de Kütüphane-i Umumi-i Osmani adıyla nizamname çıkarılarak herkesin faydalanabileceği umumi kütüphaneler kuruldu. Bayezid Devlet Kütüphanesi, İzmir, Kayseri, Konya, Eskişehir, Diyarbakır ve Bursa’da Milli Kütüphane adıyla kütüphaneler kuruldu. 1911’de temeli atılan Türk Ocağı ve taşra teşkilatlarında kurulan kütüphaneler bir nevi halk kütüphanesi vazifesi gördü.
Cumhuriyet döneminde 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla vakıf kütüphanelerindeki koleksiyonlar, 1927’de çıkan kanunla tekke ve zaviyelerde bulunan eserler Maarif Vekaletine (Milli Eğitim Bakanlığına) bağlı kütüphanelere devredildi. Maarif Vekaletine bağlı olarak faaliyet gösteren Kütüphaneler Müdürlüğü 1960’da genel müdürlük oldu. Kültür Bakanlığının kurulmasından sonra bu bakanlığa bağlandı. Günümüzde devlete bağlı ve özel olarak faaliyet gösteren 812 kütüphane bulunmaktadır. Bu kütüphanelerdeki kitap sayısı 10 milyonun üzerindedir. Çeşitli il ve ilçelerdeki yazma eserler, halk ve çocuk kütüphaneleri Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne bağlıdır.
Eğitim ve öğretimin bölünmez bir parçası olan kütüphaneler özel mahiyette yapılan bina ve bölümlerde kurulmuştur. Umumiyetle ortada uzun bir koridorun, yanlarda okuma odalarının ve kitapların muhafaza edildiği odaların yer aldığı kütüphanelerde dinlenme ve diğer ihtiyaçların karşılandığı özel bölümler yer almıştır. Kitaplar her ilim dalına veya belli konulara göre tasnif edilmiş ve fihristleri düzenlenmiştir. Bu fihristler (kataloglar) kütüphanedeki kitaplardan kolayca istifade edebilmek için hazırlanmıştır.
Kütüphanelerde umumiyetle şu personele görev verilmiştir; 1) Hazin (Hafız-ı Kütüb): Kütüphanenin ilmi ve idari işlerini yürüten, yüksek ilmi kariyere sahip vazifelidir. 2) Mütercimler: Diğer dillerde yazılan kitapları kendi dillerine tercüme eden kimselerdir. 3) Müstensihler: Yeni çıkan bir kitaptan başka nüshalar yazmakla vazifelendirilmiş yazısı güzel, kusursuz ve titiz kimselerdir. 4) Mücellidler: Kütüphanelerde bulunan ciltsiz veya ciltleri yıpranmış kitapları ciltlemekle vazifeli kimselerdir. 5) Münaviller: Kütüphanelerde kitap bulma tekniğini bilmeyen okuyuculara, kitapların raflardaki yerini göstermek veya kitapları dolaplardan alıp, okuyuculara getirmekle vazifeli kimselerdir. Bu vazifelilerden başka kütüphanelerin temizliği, döşemesi ve bazı hizmetlerini yürüten başka vazifeliler de vardır.
Kütüphaneler hizmet şekillerine göre; milli kütüphaneler, umumi veya halk kütüphaneleri, çocuk kütüphaneleri, okul kütüphaneleri, üniversite kütüphaneleri, özel kütüphaneler, şehir kütüphaneleri ve gezici kütüphaneler diye kısımlara ayrılabilir. Bunlar dışında yazma eser koleksiyonlarına sahip kütüphaneler de vardır. Türkçe, Farsça ve Arapça el yazmalarının en zengin koleksiyonları Türkiye’de özellikle İstanbul’daki kütüphanelerde bulunmaktadır. 150.000 yazma kitabı, mikrofilm atölyeleri ve modern tesisleriyle Süleymaniye Kütüphanesi bütün yazma eser kütüphanelerinin önde gelenidir. Ayrıca cami ve diğer yerlerdeki yazma kitaplar da Süleymaniye Kütüphanesinde toplanmıştır. Bayezid Devlet Kütüphanesi, Millet Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Âtıf Efendi Kütüphanesi, Hacı Selim Ağa, Köprülü ve Ragıb Paşa kütüphaneleri de yazma eser bakımından zengin kütüphanelerimizdir.
Yüzyıllar boyunca yazılan ve bugün basılan milyonlarca kitap kütüphanelerimizi doldurmaktadır. Ancak Osmanlılar ve daha önceki devirlerde yazılmış olan kitapları okuyacak ve anlayacak pek az kimse kaldığı ve günümüzdeki teknolojik gelişmeler neticesinde ortaya çıkan sesli ve görüntülü yayınlara fazla rağbet gösterildiği için kütüphanelerden faydalanan kimseler azalmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı, Mart ayının son pazartesi günü başlayan haftanın Kütüphane Haftası olarak değerlendirilmesini kararlaştırmıştır. Hafta süresince kütüphanenin önemi anlatılır. Kütüphaneciliğin sorunları kamu oyuna duyurulur. Halk, kütüphanelerin gelişmesi için bilinçlendirilir. Okullarımızda kütüphanenin yararlarından söz edilir. Kütüphanelerde uyulması gerekli kurallar öğretilir.
Kütüphaneler eski çağlardan beri insanlığın hizmetindedir. Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane, Asurlular zamanında kurulmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde de kitaba ve kütüphaneye önem verilirdi. O dönemden zamanımıza kadar gelen büyük kütüphaneler vardır.
Yurdumuzun belli başlı büyük kütüphaneleri şunlardır : İstanbul’da Süleymaniye ve Beyazıt Devlet Kütüphaneleri. Ankara'da Milli Kütüphane, Millet Meclisi Kütüphanesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kütüphaneleridir. Bunlardan Milli Kütüphane, 15 Nisan 1946 tarihinde kuruldu. Açılış tarihinde içinde iki kitap bulunan bu kütüphanemizde bugün 620 bin kitap vardır. Kütüphanelerimizdeki kitap sayısı yaklaşık 6 milyon kadardır.
Kütüphanelerde, kitapların korunması, kitapların sınıflandırılması ve okuyucuya kitap verilmesi için uzman memurlar bulunur. Bu memurlara kütüphaneci denir. Kütüphanecilik özel bir eğitimi ve öğretimi gerektiren bir meslektir. Bu amaçla üniversitelerimizde kütüphanecilik bölümleri açılmıştır. Bu bölümlerde öğrenimlerini tamamlayanlar kütüphanelerde görev yaparlar.
Yaşadığımız yüzyıl bilgi, ilerleme dönemidir. Kitaplar bilime giden yoldur. Çağımızın buluşlarını kitap, dergi gazete gibi yayın organlarından izleriz. Okuduğumuz kitaplar, dergiler, gazeteler bilgilerimizi artırır. Bizi dünyadaki gelişmelerden, değişmelerden haberdar eder. Kitaplar sevgili dostlarımızdır. Kitaplıklar, kütüphaneler kitapların bir arada bulunduğu yerlerdir.
Bulunduğumuz yerdeki kütüphanelerden yararlanalım. Kütüphanelerin zenginleşmesi için kitap armağan edelim. Kitapların korunduğu, yerleştirildiği kitaplığı, kütüphaneyi temiz tutalım. Okuma salonlarında kimseyi rahatsız etmeyelim.
KÜTÜPHANEDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR
-Kütüphaneye ayakkabılar paspasa silinerek girilmelidir. -Palto, pardösü, manto v. b. vestiyere bırakılmalıdır. -Kimlik, ilgili memura istemeden teslim edilmelidir. -Kütüphaneden alınacak kitabın nasıl aranacağı bilinmiyorsa ilgili memurlardan sorulmalıdır. Açıklamaları, dikkatle dinlemelidir. -İstenen kitap için fış doldurulmalıdır. -Yerimize oturup kitabın gelmesi beklenmelidir. -Okuma salonunda kimse rahatsız edilmemelidir. -Kitap sayfaları sessiz çevrilmelidir. -Kütüphane salonunda sessiz yürünmelidir. -Kitapların kapağı, sayfaları çizilmemeli, yırtılmamalıdır. -Kütüphanenin okuma salonunda hiçbir şekilde sigara içilmemelidir, sakız çiğnenmemelidir.
Bir fikir gayretinin sonucu olarak yazılmış eserleri korumak, toplamak, organize etmek, onları insanların faydalanmasına hazır hale getirmek için kurulmuş olan kütüphaneler, yapılmış ve yapılacak olan ilmi araştırmaları, zamanımızda ve gelecekteki araştırıcıların istifadesine en ucuz en çabuk ve kolay şekilde sunulmasını sağlar. Kütüphaneler eğitim ve öğretime de yardımcı olurlar.
İlkokuldan üniversite bitinceye kadar çeşitli okullarda okuyan öğrenciler, öğrencilerin yetişmesinde emek sarf eden öğretmenler ve ilmi ve teknik gelişmeleri takib eden kimseler de kütüphanelerden faydalanmaktadır.
Kütüphanelerin varlığı insanlık tarihi kadar eskidir. Çünkü ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem aleyhisselama Allahü teala emir ve yasaklarını bildirmek için kitap göndermiştir. Hazret-i Âdem’den sonraki bazı peygamberlere de kitaplar göndermiştir. Zamanla kitapların korunması, saklanması için kütüphaneler kurulmuştur. Asur, Babil ve Hitit medeniyetlerinden günümüze ulaşan ve yazı yazmak için kullanılan kil tabletler çok eski devirlerdeki kitap ve kütüphanecilikle ilgili bilgi vermektedir. Kütüphaneyle ilgili olarak yapılan araştırmalar ve kazılarda elde edilen bilgiler M.Ö. 2400 yıllarına kadar uzanmaktadır. Asur Devleti Hükümdarı Asurbanipal tarafından M.Ö. 625 yılında kurulan Ninova Kütüphanesi bilinen en eski kütüphanedir. Yapılan kazılar neticesinde elde edilen ve bu kütüphanede bulunan çivi yazısıyla yazılmış kil tabletlerden 20.000 kadarı bugün İngiltere’deki British Museum koleksiyonları arasında yer almaktadır. Son zamanlarda Irak’ta yapılan kazılar, Nippur civarında Milattan 3000 sene öncesine ait olduğu tahmin edilen zengin bir kütüphanenin enkazını ortaya çıkarmıştır. Mısır Hükümdarı S.Ptolemeus tarafından M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısında kurulmuş olan İskenderiyye Kütüphanesi devrinin en büyük kütüphanesidir. Bu kütüphanede 700.000’e yakın papirus tomarıyla porşömen bulunuyordu. Sezar’ın M.Ö. 47’de İskenderiye’yi işgali sırasında büyük ölçüde zarar gören kütüphane M.S. 391 senesinde Mısır piskoposunun emriyle tamamen ortadan kaldırılmıştır.
M.Ö. 165’te kurulmuş olan Pergamon (Bergama) Kütüphanesi, Roma’daki Bibliotheca Ulphia ve M.S. 355’te Büyük Konstantin (Constantinus-I)in (İstanbul’da kurduğu imparatorluk kütüphaneleri ilk çağların önemli kütüphaneleri arasında yer almaktadır. Ortaçağ’da manastırlarda kitap sayısı 1000’i geçmeyen küçük kütüphaneler kuruldu.
Daha önce Çinliler tarafından keşfedilen matbaa, Türkler ve Müslüman Araplar tarafından geliştirilerek kullanıldı. On beşinci yüzyıldan itibaren Avrupa’da birtakım ilmi ve teknik gelişmeler başlayınca Endülüslü Müslümanlardan matbaayı alan ve bazı baskı teknikleri geliştiren Avrupalılar kitap basımına önem verdiler. Bu sebeple kütüphaneler de yaygınlaştı. 17. ve 18. yüzyılda büyüyen özel koleksiyonlar Fransa’da Bibliotheque National, İngiltere’de British Museum, ABD’nin Washington şehrinde Kongre Kütüphanesi (Library Of Congrers) gibi dünyanın en zengin kütüphaneleri ortaya çıktı. Moskova’daki Milli kütüphane hüviyetindeki Lenin Kütüphanesi ise 1917’de kuruldu. Diğer bazı ülkelerde de milli kütüphaneler ve üniversite kütüphaneleri kuruldu.
Bir fikir gayreti ve düşünce imalinin sonucu olarak yazılan kitapların korunduğu, insanların istifadesine sunulduğu yer olan kütüphanelerin İslam tarihinde büyük önemi vardır. Çünkü yüce dinimiz İslamiyet ilme ve alimlere çok önem vermiştir. Kur’an-ı kerimin Zümer suresi 9. ayetinde mealen; “De ki; hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ve Nahl suresi 43. ayetinde mealen; “Şayet bilmiyorsanız ilim ehline sorunuz.” buyrulmuştur. Sevgili Peygamberimiz de; “İlim ve hikmet müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın.” ve “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.” buyurmak suretiyle ilim öğrenmenin önemini işaret buyurmuştur. Bu emirler doğrultusunda hareket eden Müslümanlar, ilme, alime ve ilmin kaydedildiği kitaplara çok önem verdiler. Peygamberimizin vefatından hemen sonra Kur’an-ı kerim toplanarak kitap (mushaf) haline getirildi ve daha sonra çoğaltılarak çeşitli İslam memleketlerine dağıtıldı. Peygamber efendimizin hadis-i şerifleri toplanarak kitaplara yazıldı. Emeviler zamanında ilimler çeşitli kısımlara ayrılarak tasnif edildi. İslam tarihindeki ilk kütüphane de hazret-i Muaviye’nin halifeliği zamanında kuruldu. Abbasiler zamanında ise ilmi çalışmalara dini ilimler yanında felsefe, astronomi, geometri, tıp, kimya, tarih, coğrafya ilimleri de eklendi. Bu ilimlerle ilgili olarak yazılan binlerce kitap, ilk zamanlar alimlerin özel kütüphanelerinde korundu. Zamanla elinde kitap bulunmayan kimselerin de faydalanabilmesi için umumi kütüphaneler kuruldu. Abbasi Halifesi Harun Reşid Beytü’l-Hikme adlı bir kütüphane kurdu. O zamana kadar çeşitli ilimlerle ilgili yazılan, Arapçaya tercüme edilen ve fethedilen yerlerde ele geçirilen kitapları da bu kütüphaneye koydu. Halife Me’mun tercüme heyetleri kurarakArapça kitaplardan başka Yunanca, Süryanice, Farsça, Hintçe ve Kıptice yazılmış eserleri de toplattı. Kütüphaneyi personel ve kapasite yönüyle daha geniş düzeye getirip, mütercimler, müellifler (yazarlar) ve okuyucular için ayrı oturulacak yerler ve çalışma salonları tahsis ettirdi. Daha sonra Bağdat’ta şahıslar tarafından da birçok kütüphane kuruldu. Buna paralel olarak cami ve medreselerde kütüphanelere yer verildi. Ayrıca eserlerin vakfedilmesiyle vakıf kütüphaneleri ortaya çıktı. Hatta alim ve yazarlar eserlerinin birer nüshasını, isteyenlerin okuması için bulundukları şehrin veya mahallenin cami ve medreseleri bünyesindeki kütüphanelere bıraktılar.
Endülüs Emevi Devleti hükümdarları da ilme, alimlere ve kitaplara çok önem verdiler. Sultan İkinci Abdurrahman devlet bütçesinden tahsisat ayırarak alimleri teşvik edip, kıymetli kitaplar yazdırdı. İslam tarihinde emsali görülmemiş miktarda kitaplar toplatıp Kurtuba Sarayında kurduğu kütüphaneye yerleştirdi. Daha sonra gelen Endülüs Emevi hükümdarları zamanında da kütüphanelere çok önem verildi. Kitapların muhafazası ve kütüphanelerin idaresi için müdürler ve memurlar tayin edildi. Ülkenin en iyi ciltçilerini, sanatkarlarını ve tezhipçilerini saray kütüphanesinde vazifelendirdiler. Kitaplar ilimlere ve konulara göre tasnif edildi. Sadece saray kütüphanesindeki kitap mevcudunun dört yüz bin cilt olduğu kaynaklarda bildirilmiştir. Endülüs’ün diğer şehirlerinde de kütüphaneler kuruldu. Yalnız Gırnata’da yetmiş kadar umumi kütüphane vardı. Kurtuba Sarayı Kütüphanesindeki ve diğer kütüphanelerdeki kitapların bir kısmı Endülüs’e tecavüz eden Berberiler tarafından satıldı, geri kalanı ise İspanyolların eline geçti. Avrupa’da meydana gelen Rönesans hareketlerinde ve diğer ilmi gelişmelerde bu kitaplardan çok faydalandılar.
Mısır’da hakimiyet kuran Şii Fatımiler de pekçok para sarf ederek kitaplar yazdırdılar ve topladıkları binlerce kitapla kütüphaneler kurdular. Kahire’de kurulan Darü’l-Hikme bu kütüphanelerin en önemlisidir. Fatımi Devletini yıkıp Mısır’da iktidarı eline alan Selahaddin-i Eyyubi de yeni medreseler ve kütüphaneler yaptırarak İslamiyete hizmet etti. Bu kütüphanelerde bulunan üç milyon cilt kitap Haçlı seferlerinden sonra yağmalanarak tahrib edildi.
Mısır’da hüküm süren Memlukler devrinde de kitap yazma, kitap toplama ve kütüphane kurmaya önem verildi. Medrese ve camiyi yaptıran sultan bu müessesenin yanında çeşitli ilimlere dair kitapların yer aldığı bir kütüphane kurdu. Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ın veziri Nizamülmülk Nişabur, Bağdat ve diğer şehirlerde kurduğu medreselerin yanına ilim ehlinin istifade edebileceği kütüphaneler kurup, kitap yazdırmak ve temin etmek için her türlü imkanı seferber etti. Kendi adına Bağdat’ta kurduğu Nizamiyye Medresesinin yanına diğer sosyal tesislerle birlikte bir de kütüphane yaptırdı. Bu kütüphanede din ilimleri, astronomi, coğrafya, matematik, tıp, geometri ve tarihe dair binlerce cilt kitap topladı. Karahanlılar, Gazneliler, Timurlular, Babürlüler ve diğer Müslüman-Türk devletleriyle hanedanları da Türkistan ve Maveraünnehr’de önemli ilim merkezleri olan Buhara ve Taşkent gibi şehirlerde kütüphaneler kurdular. Bu kütüphanelere gerek devlet adamları, gerekse alimler tarafından binlerce cilt kitap vakfedildi. Anadolu Selçukluları zamanında Türkiye’de önemli kütüphaneler kuruldu. Diyarbakır (Âmid)daki Ulu Caminin bitişiğindeki kütüphanede 1.040.000 cilt kitabın mevcut olduğunu devrin tarihçileri yazmaktadır. Konya’da Altun Aba’nın İplikçi Medresesinde kurduğu iki kütüphanenin çalışması 1201 tarihli vakfiye ile tesbit edilmişti. Birçok ilim ehlinin faydalandığı Sadreddin-i Konevi Kütüphanesinden günümüze 100’e yakın eser gelebilmiştir. Erzurum’da Saltuklu, Diyarbakır ve Mardin’de Artuklu, Kastamonu’da Candaroğlu kütüphaneleri Beylikler döneminden kalan kütüphanelerdi.
Orta Asya’dan Endülüs’e (İspanya’ya) kadar olan İslam memleketlerinde kurulan kütüphanelerin pekçoğu Moğol istilası sırasında yok olmuştur. Moğol hükümdarı Hülagu Bağdat’ı istila ettiği zaman halife ve beraberindekileri idam ettirdi. Dört yüz binden fazla Müslümanı kılıçtan geçirtti. Asırlardan beri İslam alimlerinin büyük emek ve gayretler sarf ederek her ilme ve her fenne dair yazdıkları, cami ve medreselerin yanındaki kütüphanelerde ve umumi kütüphanelerde bulunan milyonlarca İslam kitabını yaktırdı veya Dicle Nehrine attırdı. İlim ve kültür merkezi olan güzel Bağdat harab oldu. Atılan kitaplar sebebiyle Dicle Nehri günlerce mürekkep renginde aktı. Tarihte yaşanan en büyük ilim ve kültür katliamı sebebiyle tek nüsha olan orijinal kitaplar zamanımıza kadar ulaşamadı.
Osmanlıların ilk dönemlerinde kütüphaneler cami, medrese, imaret ve tekke gibi hayır kurumlarının bünyesinde kuruldu. Daha sonra müstakil ve düzenli kütüphaneler kurularak ilim mirası sonraki nesillere nakledildi. Vakıflar tarafından kurulan bu kütüphanelerin idare ve hizmet verme şekilleri vakıf kurucuları tarafından hazırlanan vakfiyelerde tesbit edildi. Bu vakfiyelerde yalnız vakfedilen bina gelirleri ve kitap sayısı değil çalışacak elemanların özellikleri, kütüphanenin hizmet verme süresi, kataloglama ve denetim işlerinin nasıl yapılacağı, okuyuculara nasıl davranılacağı bile tesbit edilmişti.
Osmanlılar döneminde ilk kütüphane Osman Bey zamanında İznik’te, ikincisi ise Edirne’de Lala Şahin Paşa tarafından kuruldu. Yıldırım Bayezid Han zamanında Bursa’da Eyne Subaşı Medresesinin üst katında bir kütüphane ile Eyne Subaşının Balıkesir’de yaptırdığı medresede bir kütüphane kuruldu. Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u fethettikten sonra çeşitli imar faaliyetleri arasında önemli kütüphaneler yaptırdı. Ayasofya yakınında yaptırdığı ilk medresenin yanında halka açık bir kütüphane kurdurdu. Fatih Camii Külliyesi içinde yaptırdığı kütüphane, Zeyrek Camii Kütüphanesi, Eyüp Sultan Camii yanındaki kütüphaneler bu kütüphanelerin en meşhurlarıdır. Daha sonraki padişahlar tarafından İstanbul’un yanında Amasya, Edirne, Bursa, Manisa, Trabzon ve başka şehirlerde de kütüphaneler kuruldu. Topkapı Sarayı bünyesinde kurulan Saray Kütüphanesi, Ayasofya, Süleymaniye, Şehzadebaşı ve Bayezid kütüphaneleri zenginleştirilerek zamanımıza kadar gelmişlerdir.
Osmanlılar devrinde mimari açıdan müstakil bir binaya sahip olan ilk vakıf kütüphanesi Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından yaptırılan ve Köprülü Fazıl Mustafa Paşa tarafından vakfiyesi hazırlanarak tanzim edilen Köprülü Kütüphanesidir. Şehid Ali Paşa tarafından Vefa’da yaptırılan kütüphane, Âtıf Efendi tarafından Süleymaniye civarında yaptırılan Âtıf Efendi Kütüphanesi, Nuruosmaniye Kütüphanesi ve Koska’da Koca Ragıb Paşa tarafından kurulan Ragıb Paşa Kütüphanesi de belli başlı Osmanlı kütüphaneleridir.
Sultan İkinci Mahmud Han devrinde kurulan yeni kütüphanelerin, kitap vakıflarının yanında kütüphanelerin devlet tarafından kontrolünün ve düzenleme çalışmalarının yaygınlaştığı da görülmektedir. Bu devirde İstanbul’da kurulan kütüphanelerin çoğunluğu tekke kütüphaneleridir. Fatih Kütüphanesi, Çarşamba’daki Murad Molla Kütüphanesi, Sultan İkinci Mustafa’nın kızı Hadice Sultan tarafından Unkapanı’nda kurulan Şazeliyye Tekkesi Kütüphanesi, Galata Mevlevihanesi Kütüphanesi bu devirde kurulan kütüphanelerdendir. Sultan İkinci Mahmud Han Medine-i münevverede Mahmudiye adıyla bir kütüphane, Kıbrıs’ta Ayasofya Camiinde bir kütüphane kurdurdu. İlme, ilim adamlarına ve kitaba karşı aşırı merakı olan Sultan İkinci Abdülhamid Han İstanbul ve başka Osmanlı ülkelerindeki kütüphaneleri tertip ve tanzim ettirerek fihristler düzenletti. Yıldız Sarayındaki Çit Kasrını kütüphane olarak tahsis ettirerek zamanının çoğunu burada geçirdi. Mısır’daki dağınık kütüphaneler toplanarak bugünkü adıyla Darü’l-Kütübü’l-Mısrıyye diye bilinen Hidiv Kütüphanesi meydana getirildi.
1882’de Kütüphane-i Umumi-i Osmani adıyla nizamname çıkarılarak herkesin faydalanabileceği umumi kütüphaneler kuruldu. Bayezid Devlet Kütüphanesi, İzmir, Kayseri, Konya, Eskişehir, Diyarbakır ve Bursa’da Milli Kütüphane adıyla kütüphaneler kuruldu. 1911’de temeli atılan Türk Ocağı ve taşra teşkilatlarında kurulan kütüphaneler bir nevi halk kütüphanesi vazifesi gördü.
Cumhuriyet döneminde 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla vakıf kütüphanelerindeki koleksiyonlar, 1927’de çıkan kanunla tekke ve zaviyelerde bulunan eserler Maarif Vekaletine (Milli Eğitim Bakanlığına) bağlı kütüphanelere devredildi. Maarif Vekaletine bağlı olarak faaliyet gösteren Kütüphaneler Müdürlüğü 1960’da genel müdürlük oldu. Kültür Bakanlığının kurulmasından sonra bu bakanlığa bağlandı. Günümüzde devlete bağlı ve özel olarak faaliyet gösteren 812 kütüphane bulunmaktadır. Bu kütüphanelerdeki kitap sayısı 10 milyonun üzerindedir. Çeşitli il ve ilçelerdeki yazma eserler, halk ve çocuk kütüphaneleri Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne bağlıdır.
Eğitim ve öğretimin bölünmez bir parçası olan kütüphaneler özel mahiyette yapılan bina ve bölümlerde kurulmuştur. Umumiyetle ortada uzun bir koridorun, yanlarda okuma odalarının ve kitapların muhafaza edildiği odaların yer aldığı kütüphanelerde dinlenme ve diğer ihtiyaçların karşılandığı özel bölümler yer almıştır. Kitaplar her ilim dalına veya belli konulara göre tasnif edilmiş ve fihristleri düzenlenmiştir. Bu fihristler (kataloglar) kütüphanedeki kitaplardan kolayca istifade edebilmek için hazırlanmıştır.
Kütüphanelerde umumiyetle şu personele görev verilmiştir; 1) Hazin (Hafız-ı Kütüb): Kütüphanenin ilmi ve idari işlerini yürüten, yüksek ilmi kariyere sahip vazifelidir. 2) Mütercimler: Diğer dillerde yazılan kitapları kendi dillerine tercüme eden kimselerdir. 3) Müstensihler: Yeni çıkan bir kitaptan başka nüshalar yazmakla vazifelendirilmiş yazısı güzel, kusursuz ve titiz kimselerdir. 4) Mücellidler: Kütüphanelerde bulunan ciltsiz veya ciltleri yıpranmış kitapları ciltlemekle vazifeli kimselerdir. 5) Münaviller: Kütüphanelerde kitap bulma tekniğini bilmeyen okuyuculara, kitapların raflardaki yerini göstermek veya kitapları dolaplardan alıp, okuyuculara getirmekle vazifeli kimselerdir. Bu vazifelilerden başka kütüphanelerin temizliği, döşemesi ve bazı hizmetlerini yürüten başka vazifeliler de vardır.
Kütüphaneler hizmet şekillerine göre; milli kütüphaneler, umumi veya halk kütüphaneleri, çocuk kütüphaneleri, okul kütüphaneleri, üniversite kütüphaneleri, özel kütüphaneler, şehir kütüphaneleri ve gezici kütüphaneler diye kısımlara ayrılabilir. Bunlar dışında yazma eser koleksiyonlarına sahip kütüphaneler de vardır. Türkçe, Farsça ve Arapça el yazmalarının en zengin koleksiyonları Türkiye’de özellikle İstanbul’daki kütüphanelerde bulunmaktadır. 150.000 yazma kitabı, mikrofilm atölyeleri ve modern tesisleriyle Süleymaniye Kütüphanesi bütün yazma eser kütüphanelerinin önde gelenidir. Ayrıca cami ve diğer yerlerdeki yazma kitaplar da Süleymaniye Kütüphanesinde toplanmıştır. Bayezid Devlet Kütüphanesi, Millet Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Âtıf Efendi Kütüphanesi, Hacı Selim Ağa, Köprülü ve Ragıb Paşa kütüphaneleri de yazma eser bakımından zengin kütüphanelerimizdir.
Yüzyıllar boyunca yazılan ve bugün basılan milyonlarca kitap kütüphanelerimizi doldurmaktadır. Ancak Osmanlılar ve daha önceki devirlerde yazılmış olan kitapları okuyacak ve anlayacak pek az kimse kaldığı ve günümüzdeki teknolojik gelişmeler neticesinde ortaya çıkan sesli ve görüntülü yayınlara fazla rağbet gösterildiği için kütüphanelerden faydalanan kimseler azalmıştır.
ek bilgi
Kitabın yararlarının anlaşılması ve sayılarının çoğalması sonucu kitaplıklar oluştu. Kitaplıkların gelişmesi ile kütüphaneler meydana geldi. Herkesin yararlanması okuması, başvurması için kurulan, içinde kitaplar bulunan binaya kütüphane denir.Milli Eğitim Bakanlığı, Mart ayının son pazartesi günü başlayan haftanın Kütüphane Haftası olarak değerlendirilmesini kararlaştırmıştır. Hafta süresince kütüphanenin önemi anlatılır. Kütüphaneciliğin sorunları kamu oyuna duyurulur. Halk, kütüphanelerin gelişmesi için bilinçlendirilir. Okullarımızda kütüphanenin yararlarından söz edilir. Kütüphanelerde uyulması gerekli kurallar öğretilir.
Kütüphaneler eski çağlardan beri insanlığın hizmetindedir. Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane, Asurlular zamanında kurulmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde de kitaba ve kütüphaneye önem verilirdi. O dönemden zamanımıza kadar gelen büyük kütüphaneler vardır.
Yurdumuzun belli başlı büyük kütüphaneleri şunlardır : İstanbul’da Süleymaniye ve Beyazıt Devlet Kütüphaneleri. Ankara'da Milli Kütüphane, Millet Meclisi Kütüphanesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kütüphaneleridir. Bunlardan Milli Kütüphane, 15 Nisan 1946 tarihinde kuruldu. Açılış tarihinde içinde iki kitap bulunan bu kütüphanemizde bugün 620 bin kitap vardır. Kütüphanelerimizdeki kitap sayısı yaklaşık 6 milyon kadardır.
Kütüphanelerde, kitapların korunması, kitapların sınıflandırılması ve okuyucuya kitap verilmesi için uzman memurlar bulunur. Bu memurlara kütüphaneci denir. Kütüphanecilik özel bir eğitimi ve öğretimi gerektiren bir meslektir. Bu amaçla üniversitelerimizde kütüphanecilik bölümleri açılmıştır. Bu bölümlerde öğrenimlerini tamamlayanlar kütüphanelerde görev yaparlar.
Yaşadığımız yüzyıl bilgi, ilerleme dönemidir. Kitaplar bilime giden yoldur. Çağımızın buluşlarını kitap, dergi gazete gibi yayın organlarından izleriz. Okuduğumuz kitaplar, dergiler, gazeteler bilgilerimizi artırır. Bizi dünyadaki gelişmelerden, değişmelerden haberdar eder. Kitaplar sevgili dostlarımızdır. Kitaplıklar, kütüphaneler kitapların bir arada bulunduğu yerlerdir.
Bulunduğumuz yerdeki kütüphanelerden yararlanalım. Kütüphanelerin zenginleşmesi için kitap armağan edelim. Kitapların korunduğu, yerleştirildiği kitaplığı, kütüphaneyi temiz tutalım. Okuma salonlarında kimseyi rahatsız etmeyelim.
KÜTÜPHANEDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR
-Kütüphaneye ayakkabılar paspasa silinerek girilmelidir. -Palto, pardösü, manto v. b. vestiyere bırakılmalıdır. -Kimlik, ilgili memura istemeden teslim edilmelidir. -Kütüphaneden alınacak kitabın nasıl aranacağı bilinmiyorsa ilgili memurlardan sorulmalıdır. Açıklamaları, dikkatle dinlemelidir. -İstenen kitap için fış doldurulmalıdır. -Yerimize oturup kitabın gelmesi beklenmelidir. -Okuma salonunda kimse rahatsız edilmemelidir. -Kitap sayfaları sessiz çevrilmelidir. -Kütüphane salonunda sessiz yürünmelidir. -Kitapların kapağı, sayfaları çizilmemeli, yırtılmamalıdır. -Kütüphanenin okuma salonunda hiçbir şekilde sigara içilmemelidir, sakız çiğnenmemelidir.