Sanat Felsefesi
Sanat Felsefesi (Estetik)
Felsefe tarihinde estetikle yakından ilgilenen pek çok düşünür olmasına rağmen, estetiğin felsefi bir disiplin olmasını sağlayan 18. yüzyıl düşünürlerinden Baumgarten’dir. Estetiğin ana konusu “güzel” ve “güzellik” tir. Ancak “güzellik” kavramının zorunlu olarak dayandığı yerlerden biri de “sanat” tır. Bu nedenle estetik, bir anlamda “sanat felsefesi” dir.
Felsefe Açısından Sanat
Sanat felsefesi, sanatın, sanatsal yaratıcılığın ve beğenilerin özünü ve anlamını konu edinen felsefe dalıdır. Sanat felsefesinin tartıştığı konulardan biri sanatın amacı ve nasıl bir etkinlik olduğudur. Bu konuya, genelde üç türlü yaklaşım vardır:
Taklit olarak sanat
Sanatın doğayı taklit etmek olduğunu savunan bu anlayışa göre sanatçının görevi mükemmel doğayı sanat eserinde taklit ederek yansıtmaktır. Platon’a göre görünenler dünyası, idealar dünyasının bir yansıması, bir kopyasıdır. Sanatçı bu dünyadaki nesneleri kopya ederken aslında kopyanın kopyasını çıkarmaktadır.
Yaratma olarak sanat
Sanatı bir yaratma tekniği olarak algılayan anlayışa göre mükemmel olan doğa değil, yaratıcı insandır. Sanatçı, mükemmel olmayan doğayı kendi yaratma gücünü kullanarak yeniden yaratır. Benedetto Croce’ye göre, doğal güzel sanat için model olamaz, yalnızca sanatçı için ilham kaynağı olabilir. Bu nedenle, sanatın özgürlüğü sanatçının yaratıcılığından kaynaklanır.
Oyun olarak sanat
Oyun olarak sanat anlayışı, sanatı yaşamın sorun ve sıkıntılarından kurtulmak isteyen insanın kendini ifade ediş biçimi olarak görür. Schiller’e göre sanatla oyun arasında bir benzerlik vardır. Çünkü, her ikisinde de insan gerçeklikten uzaklaşır, gerçek dışı bir dünyaya yönelir.
Estetiğin Temel Kavramları
Güzellik Problemi: İnsanların gerek doğada gerekse sanat eseri karşısında yaşadıkları haz, “güzel” ve “güzellik” duygusuyla ifade bulur. O halde, güzel ve güzellik estetiğin dayandığı temel kavramdır.
Güzel nedir? Bu soru, yüzyıllar boyunca düşünürlerce ele alınmıştır. Platon’a göre güzel, bir ideadır. Doğada gördüğümüz her şey idealardan aldıkları pay oranında güzeldir. Platon’a göre güzelin ölçütü oran ve simetridir. Aristoteles için güzel, doğanın eksik kalan güzelliğinin yaratıcı güçle tamamlanmasıdır. Plotinos’a göre güzellik tanrısal aklın evrene yansımasıdır.
Baumgerten güzelliği “duyumsal bilginin mükemmelliği” olarak ifade eder. Schelling güzeli “sonsuzun sonlu olarak kendini göstermesi” olarak tanımlar. Croce’ye göre güzel “mutluluk veren ifade” dir.
Hegel, mutlak ruhun nesnelerde görünüşüne güzel der.
Schopenhauer de güzeli, mutlak iradenin kendini dışlaştırması olarak görür. Nicolai Hartman’a göre güzel tinin (ruhun) maddede kendini göstermesidir.
Güzel – Doğru – İyi – Hoş – Yüce İlişkisi
Güzellik ve Doğruluk (Hakikat): Güzellik ve doğruluk arasındaki ilişki ilk Çağlardan günümüze filozofları ilgilendiren bir sorundur. Platon’a göre, güzellik ve doğruluk aynıdır. Çünkü her ikisinin de kaynağı idealardır. Borleacu, yalnızca doğruluğun güzellik olduğunu söyler.
Kant, güzellik ve doğruluğu birbirinden ayırır. Ona göre güzellik nesnelerin duyusal görüntüleridir, doğruluk ise bilgisel ve mantıksal bir değerdir.
Güzellik ve İyi: Felsefe tarihinde güzel ve iyiyi aynı gören filozoflar çoğunluktadır. Güzeli iyiden kesin olarak ayıran Kant olmuştur. Kant’a göre güzel estetik bir değer, iyi ise ahlaksal bir değerdir.
Güzel ve Hoş: Hoşluk duygusu eğilim ve gereksinimleri giderirken duyulan zevktir. Güzellik duygusu ise estetik bir değerdir. Hoşluk duygusunu hayvanlar da yaşarken, güzellik duygusu yalnızca insanlara özgüdür. Descartes’e göre hoşa giden şeyler yalnızca duyu organları ile sınırlıdır. Oysa güzellik, duyu organlarını da aşan bir duygudur.
Güzellik ve Yüce: Yüce kavramı ile güzelliği birbirinden ilk ayıran Kant olmuştur. Kant’a göre yüce, ahlak bilinci ile estetik duyguların karışımıdır. O halde her yüce olan güzeldir. Ama her güzel olan yüce değildir. Güzel, insanlarda heyecan yaratırken yüce, şaşırtır ve ürpertir.
Estetik Yargı Problemi
Bir iddiayı dile getiren sözlere yargı denir. Yargılar gerçeklik yargıları ve değer yargıları olmak üzere ikiye ayrılır.
Gerçeklik yargıları (bilimsel yargılar): Nesnelere yönelik yargılardır ve nesne ile onda bulunan özelliğin arasındaki ilişkiyi ifade eder. Örneğin, “Şu tebeşir beyazdır.” ya da “Üçgenin iç açıları toplamı 180° dir.” Yargıları gerçeklik yargılarıdır.
Değer yargıları: Değer yargıları bir tutum, davranış ve durum karşısında bireyin tepkisini anlatılar. Güzel, çirkin, iyi, kötü gibi yargılar değer yargılarıdır. “Yalan söylemek kötüdür.” ya da “Bu şiir güzeldir.” gibi yargılar değer yargılarına örnektir. Gerçeklik yargıları gücünü zihinden alırken değer yargıları gücünü duygulardan alır. Bir değer yargısı olan estetik yargıların temelinde beğeni duygusu vardır. Bu yüzden estetik yargılar insanlara göre değiştiğinden özneldir (subjektiftir). Estetik yargıların ortak olup olmadığı ise estetiğin bir başka tartışma konusudur.
Ortak estetik yargıların varlığı konusunda da iki farklı görüş vardır.
Ortak estetik yargıların varlığını reddedenler: Bu görüşe göre birinin güzel bulduğunu bir başkası güzel bulmayabilir. B. Croce, sanatçının ruhunda oluşan estetik olayların genel-geçer yargılarla ifade edilemeyeceğini söyleyerek sanat eserlerinin ortak estetik yargılarla nitelendirilemeyeceğini savunur.
Ortak estetik yargıların varlığını kabul edenler: Güzelin ölçütünün olduğunu ve sanat eserleri ile ilgili olarak yargılarda bulunabileceğini savunan görüştür. Kant’a göre, insanlar güzel buldukları bir sanat eserini herkesin güzel bulmasını isterler. Böylece özel olan bir duygu ortak bir duyguya dönüşür. Bu duygu ise sanat eserlerinin genel-geçerliliğini sağlar.
Hiç yorum yok