Pythagoras ve Pythagorasçılık

Pythagoras ve Pythagorasçılık

Yunan filozoflarından Sisamlı Pythago-ras (M.Ö. 580-500) ve izleyicilerinin oluşturduklan felsefi ve mistik öğreti. Yazılı olarak kendisinden fazla bir şey kalmadığı için, bu düşünce sistemini bütün yönleriyle ortaya koymak mümkün değildir. Güney İlalya'da kurulup yayılan Pythogoras Oku­lu, helen tamamen dinî nitelikte, hatta gizli bir tarikat özelliği taşır. "Felsefe" terimini Pythagoras'ın ortaya koyduğu söylenir. Bu ekole mensup olanlar, ruh göçüne (tenasüh) inandıktan için kurban kesmezler, et ye­mezler ve sıkı bir zühd hayatı yaşarlarmış. Pythogorasçılık en genel karakteriyle, îyonya felsefe ekolü gibi bir tabiat felsefesi özelliği gösterir. Ancak, birincisi tamamen tabiat felsefesi durumunda iken, Pythago-rasçılık her yerde birtakım sayı (adet) nis­petleri, ahenkler ve matematik kanunları görmüş ve matematiği istedikleri gibi her-şeye uygulamaya çalışmıştır. Musikiye önemli katkıları olduğu da söylenir.

Pythagoras ve Pythagorasçıiık, Sokra-tes-öncesi, özellikle doğa filozoflarının ev-renî (cosmos) tek bir ilkeye dayanarak açık­lama düşüncesi yanında, matematiğe ver­dikleri Önem ve ruh göçü konusunda, bu inanışın antik yunan site-devJetlerinde ve topluluklarında bir düşünce ve inanç gele­neği olmadığı bilinmektedir. Pythagoras'ın bu inanışı eski Trakların inanç kültürünün temeli olan Dionistik sistemden aldığı ileri sürüldüğü gibi, bizzat Pythagorasın Doğu­ya, Mısır, İran, hatta Hindi starta kadar yap­tığı uzun seyahatte tanıyıp kabul ettiği iddia edilmiştir. Gerçekte ruh göçü inanışının Hint inanışlarında ve oradan etkilenen Iran dinlerinde temelli bir şekilde uygulandığı gözönüne alınırsa, ikinci iddianın daha ka­bul edilir olduğu düşünülebilir. Nitekim Pythagoras ve Pythagorasçı ekollerde görü­len dualist yöntem, "birlikte çokluk" ilkesi,
ruhun ölümsüzlüğü ve ölümden sonra yeni­den dirilme gibi anlayışlar daha çok doğu inanışlarında, özellikle ZerdüşlUkte ve Hint dinlerinde uygulanan esaslardır. Bu da Pythogoras'ın Doğu kültürlerinden, tıpkı bazı antik filozoflar gibi, etkilendiğine bir delil sayılabilir.

Pythagorasçı I iğin iki temel ilkesi var­dır:
a) Ruhun ölümden sonra çeşitli beden­lerde dolaşarak tekamülüne devam etliği (tenasüh) ve bu nedenle ölümsüz olduğu. Yine ruhun bedene bağlılığından kurtulma­sı ve temizlenmesi için maddi ve bedensel hazlardan uzak, temiz bir hayat yaşaması. Böylece ruhu bedene egemen kılmak İçin ilim, sanat, Özellikle musiki ve riyazete Önem verilmesi.
b) Adetler (sayılar) den kaynaklanan ve idare edilen alemin genel ahengi. Buna göre eşyanın aslı (Arche) ve gerçek sebebi sayı­lar olmaktadır. Alem bir sayılar uyumu­dur.
Pythagorasçılıkta evrenin, onda gözlem­lenen ve düşünülen uyumun (harmonia) açıklanmasında sayılar temel alınır. Sayılar içinde "1" sayısı asıldır, bütün sayılar ondan çıkmadır ve onun birer tezahürleridir. Ev­ren ve evrendeki nesnelerin kavranılması ve açıklanması sayılarla mümkün olmakta­dır. Musiki de öyle. Çünkü ses veren her musiki aletinin açıklanması, çıkarttığı sesin ve sesteki uyumun kavranılması sayıların oranlarıyla ölçülür. Sayılar olarak bir kar­şıtlık içinde olmakla birlikte buradaki kar­şıtlık 'birlik içinde çokluk'tur. Çünkü sayı­ların tek-çift özelliği "1" sayısında bulun­maktadır. Onun için "1" sayısı evrenin de "Bir"liğini temsil etmektedir.

 Pyihagoras-çılar evrende, nesnede, kısacası varlıkta,tıpkı sayılarda olduğu gibi, on çeşit karşıtlık görürler. Sınırh-sınırsız, tek-çift, bir-çok, iyi-kötü, aydınlık-karanlık vb. Sayılar da rasyonel ve irrasyonel şeklinde bir karşıtlı­ğa sahiptirler. Pythagorasçüann sayılar üzerinde bu denli çalışmaları matematik, geometri gibi normatif bilgilerin gelişmesi­ne Önemli katkılarda bulundu. Aynı şekilde musikinin gelişmesine, belli bir sisteme ka­vuşturulmasına önemli katkıları olduğu gi­bi, sonraki dönemlerde tıb alanında da olumlu araştırmalar ortaya koydular. Antik Yunanda nota sisteminde tetraktys düzen­lenmesini Pylhagorasçilar gerçekleştirdi­ler.

Pythagorasçılık çeşitli dönemlerde önemli etkiler meydana getirdi. M.Ö. IV. yüzyılda Güney İtalyanın Tarentum kentin­de Platon'un da dostu olan matematikçi Arkhytas'ın etkisiyle Pythagorasçıkla önemli bir gelişme oldu. Bilgiye öncelik veren özelliğiyle Tarentum Pythagorasçılı-ğı, Platon'un Akademia'sıyla ilişki kurdu. Platon felsefesindeki Pythagorasçı etkiler bu akımdan önemlidir. Bu akıma karşıt ge­lişen bir başka Pythagorasçılık ise, baştan beri sahip olunan kapalı ve gizli topluluk ol­ma özelliğine daha da pekiştirdi ve Yuna-nistanda yaygınlık kazandı. 

Arkhytas'ın ölümünden sonra da bu akım daha çok güç­lenerek Roma İmparatorluğunda var olan mistik ve kapalı akımlara benzeyen bir yapı kazandı. M.S. 1. yüzyılda, kendisinde Pythagoras'm ruhunun bulunduğunu ileri süren Tyanalı Apollonios Yeni-Pythago-rasçılık olarak bilinen akımı oluşturdu. Bu akım, mistik bilgi, temizlik, evrensel hoş­görü, kutsal olana benzeme gibi ilkeler or­taya koydu. 2. ve 3. yüzyılda Yeni-Platon-cuîuk ile iyice kansan Pythagorasçılık Hı­ristiyanlık karşısında bir anlamda geriledi, bir anlamda da Hıristiyanlığın içinde kendi­sini eritti. Nitekim ortaçağ Skolastiğinde Quadrivium (geometri, aritmetik, astrono­mi ve musiki) un kurucusu olarak kabul edi­len Pythagoras, Rönesansta yeniden gözö-nüne alındı. Sanat alanında etkili olduğu gi­bi, modern bilimin öncüleri durumunda olan Kopemik, Galileİ gibi bilgin ve düşü­nürlerin kendilerini Pythagorasçı görmele­rini sağladı. Burada, Leibniz'in üzerinde de Pythagoras'm belli bir etkisi bulunduğu be­lirtilmelidir. Ayrıca gerek ortaçağda, ge­rekse yeni çağlarda oluşan Mason locaları gibi gizli ve kapalı toplulukların Pythago-rasçılıktan belli oranda etkiler taşıdığı söy­lenmelidir.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.