Dogmatizm
Dogmatizm
Felsefede her türlü inceleme ve eleştirmenin üstünde tutulan, gözü kapalı inanılan fikirlere «dogma» (inak), bu yoldaki felsefe görüşüne de “dogmatizm” (inakçılık) denir.
İlk felsefi düşünce, bu alemin ana maddesinin ne olduğu konusu üzerinde gelişmeye başlamıştır. İlkçağ’ın Yunan filozofları, bu soruyu çözmeye çalışırken, “insan bilgisi kesin ve mutlaktır, duyularımızın, aklımızın bildiklerinin dışında bir gerçek yoktur” diyenlerle “insan mutlak olarak hiçbir şeyi bilemez, en kesin bilgilerimizde bile şüphe edilecek bir yön vardır” diyenler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bunlardan ilk görüşü ileri sürenlere “Dogmatikler” (İnakçılar) ikinci görüşte olanlara da “Septikler” (Şüpheciler) denir.
İlkçağ Yunan felsefi düşünüşüyle ilgili bilgileri M. Ö. IV. yüzyılda yaşamış olan büyük Yunan filozofu Aristoteles’ten öğreniyoruz. Dogmatizmin ilk bilinen temcilcileri Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi önemli Yunan filozoflarıdır. Aristoteles’in “tabiat bilginleri ve fizikçiler” diye adlandırdığı bu ilk düşünürler alemin esas maddesinin ne olduğunu bulduklarına, onu mutlak olarak bildiklerine inanıyorlardı. Bu filozofların fikirlerinin yanlış olduğu zamanla ortaya çıktığı halde “dogmatizm” diğer bazı fikir akımları gibi sonradan sönmüş bir düşünce şekli değildir. Tersine, doğuşundan bu yana daha başka tanınmış fikir adamları sayesinde çok gelişmiş, bir felsefe okulu durumuna gelmiştir. İlkçağ’ın Sokrates, Platon (Eflâtun), Aristoteles gibi büyük filozofları ile Yeniçağ’ın Descartes, Spinoza gibi değerli düşünürleri bu okuldandılar.
Dogmatizmin ilk şekli, akla deneyden çok yer vermesi, “mutlak” ın bilinebileceğini ileri sürmesi, gerçeği bizim dışımızda kabul etmesi gibi özelliklerinden dolayı, bu düşünceyi güden daha başka felsefe sistemlerinde de eleştirilmiştir. Bu eleştirici sistemlerin başında “Sofizm” (Bilgicilik) gelir.
Hiç yorum yok